Dil Çalışmalarım

Ana Sayfa >>

Kişisel Bilgiler >>
    Özgeçmiş
    Bilimsel Yayınlar
    Atıflar
    Tasarılar (Projeler)
    Bilimsel Sunuştaylar
    Yönetilen Tezler
    Dersler
    Görevler
    Diğer Yayınlar
    İletişim

Fizik/Fizik Eğitimi >>
    Fizik Deneyleri
    Nobel Fizik Ödülleri
    Öğeler Çizelgesi
    Biliyor Muydunuz?

Duyurular >>

Diğer >>
    Bilgisayar
    Bilgi Yarışması
    Sormacalar
    Yararlı Bilgiler
    Güncel Bilgiler

English >>

Dil Yazılarım

BİZDEN BAŞKA ATALARININ SÖYLEDİKLERİNİ ANLAMAK İÇİN ÇEVİRMEN KULLANAN YOK MU? - 03.09.2014
Dr. Hasan Şahin KIZILCIK

Bazı kişiler, özellikle dilde özleşme ve yazı devrimine aynı anda karşı çıkmak için "Bizden başka atalarının söylediklerini ve yazdıklarını anlamayabilmek için çevirmene gerek duyan ulus yok. Biz köklerimizden kopuyoruz" diye veryansın ediyor. Oysa bu tümüyle yanlış bir savdır. Yanıtlayalım...

Çoğu ulus, atalarının yüzyıllar önceki dilini anlamaz. Bu bize özgü bir durum değildir. Çünkü dil değişken bir yapıdadır. Sürekli değişir. Bir sözcüğün söylenişi, anlamı ve kullanımı değişebilir. Bu tüm dillerde olan bir durumdur. Demeli, bir biçimde herhangi bir ulustan herhangi birinin geçmişe gitme olanağı olsa, ataları ile konuşamaz, anlaşamazdı. Buna örnek vermek için en ana sözcükler olan sayıları ele almak yerinde olacaktır. Sayılar, bir dilin tanımlanmasında kullanılan önemli ölçütlerdendir. Türkçede birden 10'a kadar saydığımızda, bundan 1500 yıl önce bile hemen hemen aynı olduğunu görürüz. Bunun dışındaki temel sözcüklerin e çoğunlukla pek değişime uğramadan geldiğini görürüz. Şöyle ki:

  • bir < bir
  • iki < ekki
  • üç < üç
  • dört < tört
  • beş < biş
  • altı < altı
  • yedi < yeti
  • sekiz < sekiz
  • dokuz < tokuz
  • on < on

    Görüldüğü gibi, dilimiz 1500 yıldır pek değişime uğramamış görünmekte. Ancak yabancı sözcüklerin gelmesi ve öze dönüş arasındaki sürede yaşayan atalarımız ne yazık ki Türkçeden uzaklaştıkları için anlamamız güçleşmiştir. Ancak bu durum dilimizin doğal değişiminden değil, yapay değişiminden ileri gelmektedir. Bu yapaylık, dile yabancı sözcük sokmak biçiminde olmuştur. Doğal değişim nedeniyle atalarının söylediklerini anlayamayan çok sayıda ulus vardır. Diller sürekli değişir. İngilizce de bunlardan biridir. Yaklaşık 800-900 yıl öncesinin İngilizcesi ile bugünkünü karşılaştıralım:

  • one (bir) < oon < an
  • two (iki) < twa
  • three (üç) < Þreo
  • four (dört) < fower < feowor
  • five (beş) < fif
  • six (altı) < six
  • seven (yedi) < seofon
  • eight (sekiz) < æhta
  • nine (dokuz) < nigen
  • ten (on) < tien < tehun
  • i (ben) < ic
  • you (sen) < thou < ?u
  • what (ne) < hwæt
  • you (seni/sana) < thee
  • your (senin) < thy
    (Þ: peltek t sesidir. æ: a ve e arası bir sestir. Ünlülerin üzerindeki kısa çizgi ise, uzun okumayı gösterir)

    Görüldüğü gibi, İngiliz birinin yalnızca 800-900 yıl önceki atalarının söylediğini bile anlaması neredeyse olanakdışıdır. En ana ve değişmeyecek sözcükler bile önemli ölçüde değişime uğramıştır.

    İşin diğer boyutu da abece değişimi eleştirisidir. Sanki dünyada tek abece değiştiren ulus bizmişiz gibi davranan bu kişiler, ya kendileri bilgisizdir ya da bizi bilgisiz sanmaktadır. Örneğin Ruslar geçmişlerinde hem Latin abecesi de Kiril abecesi de kullanmıştır. Yine Çinliler, kendi yazılarını birçok kez değiştirmişlerdir. Geleneksel yazı düzenleri ile bugünkü bambaşkadır. Yeryüzünde bugün, Çinlilerin eski yazılarını okuyabilen kişi sayısı çok azdır. Örneğin eski Çin yazısını okuyabilen az sayıdaki kişilerden olan Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Çin bilimyurtlarında (üniversitelerinde) Çinlilere eski Çin yazısı konusunda ders vermiştir. Benzer biçimde, bundan yaklaşık 1300 yıl önce İslam ilk kez ortaya çıktığı dönemde Arap yazısı, bugün bildiğimiz Arap yazısından ayrıdır. Yazı değişim geçirmiştir. Bugün, o dönemde yazılan bir Kuran'ı, eğer özel eğitim almamışsa bugünkü Araplar bile okuyamaz. İskandinav kökenliler, Cermenler, Anglosaksonlar ve daha nice Avrupalı topluluk da Latin Abecesini ancak bundan en çok iki bin yıl kadar önce tanımışlardır. O dönemlerde kullandıkları Latin Abecesi de bugünkünden başkadır. Ondan önce bizim Göktürk yazısına çok benzeyen "runik" adı verilen abeceler kullanmaktaydılar. Örneğin; Futhorc adıyla bilinen en eski İngiliz abecesi, daha sonra eski Latin abecesine dönüşmüştür. Bu abece bugünkü Latin abecesinden farklıdır. Daha sonra ise bugünkü biçimine dönüşmüştür.

    Örneğin; bilinen en eski İngilizce yazı, "Franks Casket" adı verilen bir tabutun üzerindedir. 7. yy.'da yazıldığı ileri sürülüyor. Futhark denen runik damgalarla yazılmış. Aşağıda Latin yazısına çevrilmiş biçimini ve hemen altında da bugünkü İngilizce çevrilmiş biçimini verdik. İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunları bile Futhark yazısıyla olanı bırakın, Latin yazısına çevrilmiş biçimini okuyamaz, anlayamaz...

    Ön Yüzü: Fisc flodu ahof on fergen-berig / WarÞ gas-ric grornÞær he on greut giswom / Hronæs ban.
    Bugünkü İngilizce ile: The flood cast up the fish on the mountain-cliff / The terror-king became sad where he swam on the shingle. / Whale's bone.

    Sol Yüzü: Romwalus and Reumwalus, twægen gibroÞær, / afæddæ hiæ wylif in Romæcæstri, / oÞlæ unneg.
    Bugünkü İngilizce ile: Romulus and Remus, two brothers, / a she-wolf nourished them in Rome, / far from their native land.

    Arka Yüzü: her fegtaÞ titus end giuÞeasu / HIC FUGIANT HIERUSALIM afitatores / dom - gisl
    Bugünkü İngilizce ile: Here Titus and a Jew fight / Here its inhabitants flee from Jerusalem. / Judgement - Hostage

    Sağ Yüzü: Her Hos sitiÞ on harmberga / agl[.] drigiÞ swa hiræ Ertae gisgraf / sarden sorga and sefa torna. / risci - wudu - bita
    Bugünkü İngilizce ile: Here Hos sits on the sorrow-mound; / She suffers distress as Ertae had imposed it upon her, / a wretched den (?wood) of sorrows and of torments of mind. / rushes - wood - biter

    Gerek dildeki doğal değişimler, gerekse abece değiştirme bize özel bir durum değildir. Birçok ulusun başına gelmiştir. Bunu yalnızca bizim başımıza gelmiş gibi göstermeye çalışmak yanlıştır. Diğer yandan, doğal olmayan yabancı sözcük alımı, geçmişi bilimsel araştırmalara göre dokuz bin yılı bulan Türkçe içinde birkaç yüz yıllık bir süreçtir. Türkçeyi özüne döndürmek, atalarımızla bağımızı güçlendiren bir durumdur. Elbette biz atalarımızı Osmanlı'dan ibaret görmüyoruz. Bu savı savunanlar, genelde atalarını Osmanlı'dan geriye götüremeyenlerdir.





    Diğer Yazılar

  •  
    Özlü Söz:
    Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan sık sık pişman olunur. - (Konfüçyüs)
    Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki:
    Deyimimi mazur görünüz: Altı kaval üstü şişhane diye deyimolunabilecek bir giyim, ne ulusaldır ve ne de uluslararasıdır. O haldegiyimsiz bir ulus olur mu arkadaşlar?


    © Özlük Hakkı/Copyright 2003-2023 Hasan Şahin KIZILCIK
    Öneri: 1024x768 ve üstü